El Emeği Göz Nuru


Cumartesi günü Atölye Uçan Kedi ile birlikte Giz’li Atölye’de 26 – 27 Aralık 14:00 – 20:00  arası yapılan Garage Sale etkinliğindeydik. Açıkçası çok güzel bir organizasyon olduğunu söyleyerek başlamak istiyorum. Farklı tasarımcıların el emeği göz nuru ürünleriyle günümüze yaratıcılık ve yetenek ışıltısı yerleşti.

Şunu bir kere daha anlamış oldum ki; hislerinle ortaya bir ürün çıkarmak, ona ruhunu katarak bir form verebilmek, ve diğerlerinin yaptığın bu emek ürünlerine değer verdiğini görebilmek çok keyifli bir süreçmiş. Ben de onların bu sürecine izleyici olarak katılarak, bu keyif payından nasibimi almış oldum.














Moda’da yer alan, Giz’li Atölye bu arada gerçekten gizli, kendi kabuğunda harikalar yaratan bir seramik atölyesi. Bu ürünler de kardeş atölyelerin eserlerinden oluşmakta.

Siz de yüreğinizin bir yerinden size ulaşan yaratım, his, ilham fısıltıları duyuyorsanız, hiçbir şey için geç kalmış değilsiniz.  Bir yerden başlayın, ister kelimeleri yan yana getirin yazın, ister renkleri birbirine karıştırıp kağıtların duvarların üstünü renklendirin,  ister çakıl taşı toplayıp onların üzerlerini boyayın iyi geliyor insanın yüreğine ve ruhuna…


İsteyen herkese bol ilham perili günler…

0 yorum:

Sevgili Günlük Burdayım Artık


Bir sürü yazılar var yazılmayı bekleyen ve nereden başlayacağını bilemeyen bir Suzi var, bilgisayar ekranının başında.
Ama artık bu beklemeye ve kalem tembelliğine bir son vermenin zamanı geldi çattı.
Sevdiğim birinin şu cümlesi biraz da bu başlangıca zemin hazırladı diyebilirim.
"Bir yerden başlamalısın, yoksa hiçbir zaman o beklediğin zamanı yakalayamayacaksın."
Biraz kabuğumdan sıyrılmanın vermiş olduğu heyacanla biraz da "Hadi artık Suzi" motivasyon cümlelerinin gazıyla yazmaya başlıyorum yine. 

O yüzden Sevgili Günlük haberin olsun; artık bir aradayız. Kendini şimdiden hazırla; bir hayli tembelce oturdun. Şimdiden sonra hızlanmanın zamanı geldi. Dersen ki bir çan sesi mi duydun, ya da bir maratonun başlangıcını haber eden bir ses mi geldi kulağına. Yukarıda da bahsettiğim gibi; sana verecek cevabım: "Aynen." olacak.  Yazmayı özlemişim, kendimden kendime seslenmeyi de özlemişim, en çok da kendime tercüman olabilmeyi sanırım. 


Öptüm kağıt ve kaleminden...





0 yorum:

Eskişehir Yolcusu Kalmasın




Eskişehir Yolcusu Kalmasın Bölüm 1

Eskişehir'e gitmek benim için, bir nevi Masallar Diyarına yolculuk gibi oldu. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı tatilini değerlendirerek Gezgin Suzi ve ekibi olarak yine yollara düştük. İlk önce hızlı trenle mi gitsek yoksa otobüsle mi gitsek diye düşünürken; kendimizi, yolculuklarımın kadim dostu arabamızda bulduk. 


                                 Yol üzeri uğradığımız Bilecik'ten bir sabah manzarası

Sabah saat 05:00 sularında yola çıkarak, 4 saat gibi bir sürede Eskişehir'e varmış olduk. Sabah ilk olarak kahvaltı yapmak için çibörekle güne başlama kararı aldık. İyi de yapmışız, çünkü Eskişehir'e kadar gitmişken çibörek yemeden tabiki de dönemezdik.

Bu arada birçoğumuzun yanlış bildiği gibi çiğbörek değil doğrusunun çibörek olduğunu ben de yakın zamanda öğrenmiş oldum. (Çiböreğin anlamı lezzetli börek demekmiş bunu da orada öğrendim.)

Cumhuriyet Bayramı resmi geçit törenini izledikten sonra daha önceden benim de bir kere gitme fırsatımın olduğu, Eskişehir Çibörek Evi'nde sıcacık çaylarımızla yine sıcacık gelen çiböreklerimizi afiyetle yedik. Bu arada Eskişehir aynı zamanda kuru soğuk havasıyla da meşhur olduğu için sabah bu kahvaltı bize ilaç gibi geldi. Fiyatlar konusuna gelecek olursak 2 kişi karışık çibörek ve 2 büyük çaya makul bir fiyat ödedik. Fiyatını sormayın fişi atmışım :)



En sevdiğim de henüz saatler geri alınmadığı için gün ışığından rahat rahat yararlanabilecektik. Şansımıza hava da o kadar güzel ve berraktı ki, o yüzden planlı bir organizasyon yapmalıydık. İlk önce Porsuk Çayı kıyısını gidip görme kararı aldık sonrasında da oradan çevreyi rahat rahat gezebilirdik ki Eskişehir'in en sevdiğim özelliği çok düzenli bir şehir olması. Her yeri rahatlıkla bulabiliyorsunuz. Karışık yollar, anlamsız bir trafik, gürültü ve kaos ortamı yok. Huzurlu ve keyif dolu bir şehir. Bu sebeple de orada yaşayanlara özellikle de orada okuyan üniversite öğrencilerine gıpta ile baktığımı söylemem gerek.




                                        Porsuk Çayı'ndan manzaralar

Porsuk Çayı çevresi, Adalar olarak adlandırılan bölge o kadar güzel planlanmış ki gerçekten Avrupa başkentlerinden hiçbir farkı yok. Gerek çevre temizliği, gerek planlı sokakları, gerek ışıklandırma, oturma alanları (banklar, restoranlar, kafeler) olarak baktığımız zaman çağdaş güzel bir şehirle karşı karşıya kaldığımızı anladım.
Burada olduğunuz süre boyunca hat boyunca yürüyüş yapabilir, istediğiniz bir mekanda kahve ya da çayınızı yudumlayıp, yoldan geçenleri izleyebilir, bisiklet kiralayabilir, fotoğraf çekecek bir dünya malzeme bularak bol bol çevreyi fotoğraflayabilirsiniz. Size şöyle söyleyeyim ki ben hiç sıkılmadım, hatta sıkılmak bir kenara biraz daha günüm olsa da şöyle zamanın dinginliğine kendimi bırakayım çok istedim. Ama tabiki her güzel hayal gibi bu da bir düşünce bulutu olarak uçtu gitti :)






                     Eskişehir'de köşe başlarında bu tarz heykellere sıklıkla rastlıyorsunuz. 

Eskişehir'e kadar gelip de Porsuk Çayı'nda bot turu yapmadan dönemezdik. Biz de kişi başı 1,5 TL'ye saat başı Köprübaşı denilen mevkiden hareket eden botumuza binerek yaklaşık 10-15 dk sürecek gezintimize başladık. Bu botlara ayakta yolcu almak yasak, ve haftasonları - tatil günleri biraz sıra oluyor. O yüzden saat başı olmadan gidip sıraya girmekte fayda var. Teknedeyken çevreyi fotoğraflayabilmek için, fotoğraf makinanızı da yanınıza almayı unutmayın, hoş gerçi artık cep telefonları var bu yazdığım öneri biraz gereksiz oldu ama :) 

Ayrıca şunu da eklemem gerek ki, yok ben bota binmem benim de hatıralarımda bir gondol yolculuğum olsun ta Venedik'lere kadar gidemem derseniz, üzülmeyin burada bu hayalinize kişi başı 15 TL'ye kavuşabilirsiniz.





                                        İşte gezi botları, bot dediysek şişme bot mu geldi aklınıza :)
Bu kadar güzel bir gezinin ardından acıktığımızı hissetmeye başladık ve 1938 yılından beri faaliyet gösteren tarihi Kebapçı Abdüsselam'da meşhur Balaban Kebabı lezzetiyle tanıştık ve bu tanışmamızdan duyduğumuz mutluluğu anlatmaya kelimeler kifayetsiz kaldı :) Diyeceğim o ki Eskişehir'e gideyim ve şu meşhur Tatarca'da çok anlamına gelen Balaban kebabını yiyeyim diyorsanız tek gideceğiniz adres olarak hepinize burayı salık veriyorum. Kesilmiş pide parçaları et suyu ile ıslatılıp, üzerine yoğurt, sos ve tereyağ eklenip ızgarada pişirilen Balaban köftelerinin de bu karışıma eklenmesi ile Balaban köftesi hazırlanmış ve sofranıza gelmiş oluyor. Şu an da bile fotoğrafa bakarken o güne ve o an'a ışınlanmak istediğimi anladım. :)



                Abdüsselam Balaban Kebap: Arifiye Mahallesi Belediye Sok. No:11/7
Adresini özellikle yazıyorum çünkü biz biraz aradık burayı, en azından gitmek isteyenlerin bulması kolay olsun.
  Yemekten sonra bizi bir yürüyüş paklar düşüncesiyle bu sefer meşhur Doktorlar Caddesi'ni görmek istedik. Doktorlar Caddesi İstanbul Kadıköy'de bulunan Bahariye Caddesine çok benziyor. Özellikle burada bulunan bronz heykellerden konuşan iki kadın heykeliyle fotoğraf çektirmek de, Kadıköy'e ilk defa gelenlerin Boğa heykeliyle fotoğraf çektirmeleriyle eşdeğer bir durum. Tabi ki Gezgin Suzi'de bu kervana katılmadan yapamazdı. :)   






Doktorlar Caddesi'ndeki yürüyüş ve fotoğraf molamızdan sonra tekrar Adalar Bölgesi'ne dönerek Porsuk Çayı boyunca yer alan cafelerden birinde bir kahve molası verdik. Bu arada burada her yere yürüyüş mesafesinde ulaşabildiğiniz için bir yerlere gitmek çok keyifli. Şayet bir süre sonra olduğu yerden başka bir yere gitmeyi seven biriyseniz hemen yürüyüş mesafesinde başka mevkilere ve bölgelere geçiş yapabiliyorsunuz. Arabaya bağımlı olmadan bir hayatın keyfine varıyorsunuz. Ne güzel değil mi :)
  
Gece artık ilerlediği, yorulduğumuz ve hava da ciddi boyutta soğuduğu için yavaş yavaş kalacağımız otele doğru yola çıkmamız gerektiğini biz gezginler olarak düşündük.Ve ertesi gün tekrar görüşmek üzere Eskişehir diyerek gecenin karanlığında gözden kaybolduk.




                                                           Eskişehir'in gecesinden manzaralar

Eskişehir'in ikinci bölüm yazısında, Odunpazarı, Şelale Park, Sazova Parkı, Tülomsaş Fabrikası yer alacak. Gezgin Suzi'yi takipte kalın...

0 yorum: